NİĞDE TÜRKÜLERİ


NİĞDE TÜRKÜLERİNİ DİNLEMEK İÇİN TÜRKÜNÜN ADINA TIKLAYIN

 

Aksineye vardım 

 


Bağa girdim üzüme 

 


Çaya indim durnaya 

 


Çekin halay düzülsün 

 


Dama bulgur sererler 

 


Gökyüzünde asılıdır zembilim 

 


Güverdim bostan oldu 

 


İki durnam vardı 

 


Minarenin alemi 

 


Niğde bağları 

 


Sarı çiçek mor menevşe zamanı 

 


Yabandan gel

 

DAHA FAZLA NİĞDE TÜRKÜSÜ İÇİN TIKLAYIN

http://www.turkudostlari.net/search.asp?b=7126&x=2

http://www.turkudostlari.net/search.asp?b=7402&q=2&x=2

NİĞDE DÜĞÜNLERİ


  • DÜĞÜNLER
  • Niğde düğünleri kasaba ve köylerde, eski havası, alışkanlıkları içinde devam etmektedir. Fakat il ve ilçelerde törenler bir gecede biten balolar şeklinde yapılmaktadır. Evlenecek çağa gelen delikanlıya, yaşına ve durumuna uygun bir kız aranır. Bu aramayı halk, ‘küfü küfüne, dengi dengine’ anlamına gelen sözlerle ifade eder.
  • Askerden dönen, eli ekmek tutan, ekmeğini kazanan her delikanlı evlenme çağına gelmiş demektir. Oğlanın annesi uygun görülen kızın evine sabahın erken saatinde bir iş bahane ederek gelirdi. Evin ve avlusunun temiz olup olmadığına, kılığına, kıyafetine bakardı. Bu eve girerken yapılan ilk konroldür. Kız kahve pişirmeye gidince gelecekte kayın validesi olacağından ayakkabısını çevirir, eğer oğlanı istemiyorsa asık suratlı ve günlük kıyafetle çıkar, pabuçları cevirmezdi. Bu incelemeler bittikten sonra giderken mümkünse kızı da iyice kucaklar ve öperdi. Bu kucaklama ve öpmeden maksat, kızın ağzının kokup kokmadığı denetlemektir. Eğer şüphelenirse; en yakın tanıdıklarından bir bayanı, bir vesile ile kızın koynunda yatırmaya gayret ederdi. beğenilirse dünür gitme başlardı. Ailede ve sülalede sözü, sohbeti dinlenir büyükler, eşiyle birlikte ziyarete gideceklerini kız evine haber verirlerdi. Hep beraber kız evine gidilirdi. Umumi konuşmalardan, hal hatır sormadan sonra oğlan evi ” Allahın emri Peygamberin gavli ile kızınız oğlumuza münasip gördük.” diyerek kızı ister. Kızın anne ve babası “Tabii bu işler acele ile olmaz, ilginize teşekkür ederiz. Yalnız dışarıda amcası, halası var. Burada da dayısı ve teyzesi ile görüşelim, kısmetse olur” cevabını verirdi.
  • Bilhassa “Ne kızı ver, ne de dünürü küstür.” prensibine dikkat edilirdi. Oğlan evi de kız evinin “Kız evi, naz evi” olduğunu bilir, bu ziyaretlerini bir kaç defa tekrarlardı. Söz alındıktan sonra yapılacak tören, alınacak eşyalar ve hediyeler konuşulurdu. Başlık parası ve taıkılacak altınlar da burada tesbit edilirdi. Şerbet içme denilen nişan töreni iki türlü olurdu. Birincisinde tarafların yakın akrabaları, bir araya toplanır, mütavazi bir tören yaparlardı. Buna cep kahvesi de derlerdi. İkincisi ise davetlilerin çok olduğu törendir. Bunun için oğlan evi kız evine şeker, kahve, lokum, sigara, kibrit gönderir, bunların davetlilere yeter miktarda olmasına dikkat edilirdi.
  • Nişandan üç-dört gün evvel, çarşıdan beraberce beğenilip alınan elbiseler, “okuyucu” denilen bir kadınla kız evine gönderilir, kız evi okuyucuya bahşiş vermeyi ihmal etmezdi. Artık nişan günü gelmiştir. Oğlan evi oğullarını yanlarına almadan kız evine gider, oturulur, konuşulur ve kahveler içilirdi. Aile büyüklerinden birisi, hayırlı uğurlu olsun temennisiyle kızın parmağına yüzüğü takardı. Şeker tutulurdu. Kız önce kayınpederinin ve kayınvalidesinin, sonra da babasının, annesinin, orada bulunanların ellerini öper, orada bu lunanlardan bir büyük “Otur kızım” sözünü üç defa tekrarlar, kız otururdu. Nişan bittikten sonra samimiyetini arttırmak için iki tarafın yakın akrabaları yemekli gündüz gezmelerine giderdi. Buna “süs dünürlüğü” de derler.
  • Gelin esvabı beğenilip, elbiseler dikildikten sonra artık düğün töreni başlar.
  • Gelin Hamamı:
  • Oğlan evi, sabun, kına, para göndererek gelin ve yakınlarının hamama gitmesini sağlarlardı. Hamama toplu olarak gidilirdi. Kızın annesi hamacının yanına oturur, genç misatiriere sabun, yaşlılara da hem kına hem de sabun verir ve hamarnı yönetirdi. Hamama girmeden önce soyunma yerleri önünde bulunan geniş havuzun etrafında ikişer sıra dizilinir, ellerinde yanmış mumlar olduğu halde kız evinin getirdiği hediyeler hamamcıya ve natırlara verilirdi. Kız ortaya alınır, milli kıyafetleri ile ud ve tefin ve diğer çalgıIarın müziği ile ahenkli olarak havuzun etrafında dolandırılırdı. Bu dönme esnasında kızın başına yakın akrabalardan yaşlı bir kadın para atar, kız soyunur, hamama girilirdi. Kızı natır yıkar, çıkarken de peştemalını natıra verirdi.
  • Sandık Günü:
  • Sandık Salı günü gönderilirdi. İki tarafın yakınları kendi evlerinde ayrı ayrı toplamrlardı. Oğlan evinde toplananlar; kıza ait manto, elbise, ziynet ve çamaşırları misafirlere gösterek itina ile bohçalarlardı. Kızın eşyaları yanında kızın anne, baba, kardeş, enişte, dayı, emete (hala), teyze, dede, nine, emmi (amca)’sine münasip olan çamaşır, elbiselik, çorap, yazma, çevre, peşkir gibi hediyeler de konarak kız evine gönderilirdi. Eğer başlık parası ,alınmışsa bunlar yapılmaz, yerine elbiselik gibi daha ağır hediyeler alınırdı. Buna “kulluk” da denir. Bu hediye bohçaları içerisine “ağız tadı” olarak bir kutu şeker konur, bunlar okuyucu veya mahallede sebeplenmesi istenilen biriyle gönderilirdi.
  • Kız Yanı:
  • Çarşamba günü yapılırdı. Kızın müsaitse evinde, uygun değilse bir komşu evinde toplamIır, çalgı olarak tef, ud bulunurdu. Kızı yakın arkadaşları giydirirken ayağının altına büyükçe bir sini koyarlar öylece giydirirlerdi. Daha sonra kız, büyüklerinin ellerini öper, iki eli göğsünün üzerinde “divan dururdu.” Odaya kim gelirse elini öper, tekrar otur denirse yerine oturur ve davetlilerin karşılanmaşı böylece devam ederdi. Misafirlerin gelişleri tamamlandıktan sonra cerez tabir edilen, geniş bir sininin ortasına tabak içinde akide şekeri, etrafına leblebi, onunda etrafına kuru üzüm ve karamanlı tabir edilen çarşı ekmeği dörde bölünmüş şekilde konurdu. Bu törene gelenler kıza hediye getirirdi. Çok davetliler de “Benek” dediğimiz bir miktar parayı getirip, kızın annesi selavatlaşırken veya elini öperken, kimsenin göremiyeceği bir şekilde eline sıkıştırırdı.
  • Bu törene oğlan evi de toplu olarak gelir, fakat kız evi bunlardan benek almazdı.
  • Kına Gecesi :
  • Çarşamba günü akşamı, kız evi ve yakınlan uygun bir ev düzenlerler, kız iyi ce süslenirdi. Kızın arkadaşları da milli kıyafetlerini giymek suretiyle geceye katılırlardı.
  • Oğlan evi en önde fenerler, çalgılar, arkalarında erkekler, onlardan sonra en arkada hammlar olduğu halde toplantının yapıldığı eve gelirlerdi. Gelin yüzü duvaklı olarak çıkar, aşağıdaki ,ağıtlardan kendisine yakışanlardan birini söyleyerek ağlardı.
  • Samah :
  • Aynı gece güveyinin sadıç ve yakınları, büyük bir evde veya mevsime göre bir mesire yerinde öğleden sonra toplanırlar, çalgılar çalınır, yemekler yenir, içkiler içilirdi. Bu toplantıda önemli görev sağdıcındı. Zira sağdıç bütün, hali ile güveyiden sorumlu olduğu için, bilhassa çok içmemesine ve bir zarar gelmemesine dikkat ederdi. Samah daha kurulmadan güveyi giydirilirdi.
  • Güvey Giydirilmesi :
  • Kız evi Perşembe günü öğleden sonra oğlana iç çamaşırı, fes, tabaka, sigara, çakmak, ağızlık, çorap, tesbih, traş takımı ve harçlık konmuş bir cüzdanı kefeye sarılı olarak gönderirdi. Güvey bir kaç arkadaşı ile giyim odasına gelir ve bohça açılırdı. Evvela gömleği çıkarılır, mahallede anası, babası sağ olan bir çocuk bulunarak, gömlek çocuğun başından geçirilir, sonra güvey giyerdi.
  • Güvey Hamamı :
  • Perşembe sabahı güvey, sağdıcı, yakın arkadaşları ve çalgılarla birlikte hamama giderlerdi. Hamamı yakın arkadaşlarından veya akrabalarından birisi tutar, misafirlerin sabun, çay, kahve ve yıkama paralarını hamamı futan öderdi. Hamamdan sonra hep beraber çalgılarla eve dönülürdü. Oğlanın varsa kız kardeşi, babası ve yakınları kızı almak için giden kafileye katılırdı.
  • Gelin iki türlü getirilirdi: Birincisi kız çeyizleri arasında şilte ve kaynataya bir baş yastığı göıürmüş ise gelin tahtırevanla, ikincisi ise, yaya gitme zorunda idi.
  • Yüz Açımı:
  • Ertesi gün yüz açımı yapılırdı. Oğlan evinde bu düğüne çift örtme de derler. Çalgılar çalınırken kayınvalide gelinini sağ yanına almak suretiyle oturur, gelin ayak- ta divan durur; kaynana ile selavat1aşır, yaşına göre el öper, böylece oğlan evinin düğünü bitmiş olurdu.

NİĞDE ATASÖZLERİ


ATASÖZLERİ:
Her kayada bir yel eser, gönül umduğu yere küser.
Aşığın kırk, kırk para, ama ütülmesi ayıp.
Koça boynuz yük değildir.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
Yapalağın yavrusu, gözüne şahin görünür.
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur.
Yattığı ahır sekisi, söylediği istanbul Türküsü.
Akıllı düşünene kadar, deli vurur, yatırır.
Al Allah delini, zapteyle kulunu.
Allı evlendi, güllü gelin oldu.
Anası elden geldi, danası ele gidecek.
Aba vakti yaba, yaba vakti aba.
Aptal ata binmis, bey oldum sanmıs
Aptalın karnı doyunca gözü yolda olur.
Acele etsen de is olacağına varır
Acemı nalbant gavur eşeğinde öğrenir.
Acı acıya, su sancıya, kes avrat bir soğan daha.
Acı dil insanı dinden, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
Aç doymam sanır, tok acıkmam sanır.
Aç it fırın damı deler.
Açma kutuyu, söyletme kötüyü.
Adam adama lazım olur.
Adamın alası içinde, hayvanın alası dışındadır.
Baskısız çalıyı yel alır.
Bahar derdi, güz derdi, oğlan derdi, kız derdi.
Bağa bak üzüm olsun, istemeye yüzün olsun.
Bir tuzsuz bir tuzluyu, yalaya yalaya tüketir.
Bir çicekle yaz olmaz.
Çanağında ziftin olsun, Bağdat’tan alıcısı gelir.
Çıktı Şubat, girdi Mart,al döşeğini yerine yat
Dost kusura bakmaz,düşman hizmet beğenmez.
Deli kendinden deliyi görünce, deyneğini saklar.
Düşmanın karınca bile olsa, sen onu merdane bil.
Dert iğneyle girer, çuvaldızla çıkmaz.
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
Gevezeyi cehenneme almışlar, odun yaş diye bağırmış.
Gelin ata binmiş, gör kimin kapısı.
Hacı emmim eşeğe binmiş, ayakları yerde sürünür.

NİĞDE HALK DEYİMLERİ


Halk Deyimleri:
Aşığı kurşunlamak.
Akla karayı seçmek.
Arka eteğinde namoz kılınmaz. (Güvenilmez insan).
Ayran geven.
Anasından emdiği süt burnundan gelmek.
Aklını peynir ekmekle yemek.
Azı karar çoğu zarar.
Abuk sabuk konuşmak..
Arının yuvasına çöp sokmak.
Aşağı yalaktan yem yemez.
Arpası fazla gelmek.
Bizim it bolta getirdi mi?
Boyu kavak, aklı savak.
Buldukça bunamak.
Çala çala bir havaya benzetmek.
Çene değil, Bor bezinden kötü.
Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek.
Göbeği sivişmek(Anlatmada çok güçlük çekmek).
Hoşkaş kesmek (Çok yorulmak). .
Önce refik(arkadaş), sonra tarik (yol).
Tencere tava, hepsi bir hava.

NİĞDE NTV NİĞDE TV


NİĞDE TV Yİ İNTERNET ÜZERİNDEN CANLI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN http://www.ntvnigde.com.tr/